Cumhuriyet Kadınlar Derneği’nden 25 Kasım açıklaması
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Millî Üretim Seferberliğinin Önemi Kasım, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele...
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Millî Üretim Seferberliğinin Önemi
”25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde altını
çiziyoruz ki kadına yönelik şiddetin önlenmesi, üretim seferberliği yolunda ülkemizi ve
ülkemiz kadınını onurlu geleceğe taşıyan devrimci ataklarla mümkün olacaktır.
Bugün artık her türlü polisiye tedbirden önce, hukuki, siyasal ve sosyal her türlü
mücadelenin, bütün desteklerin önünde yapılması gereken Türkiye’mizi millî üretim
seferberliğinde birleştirmektir. Bu seferberlikte kadının yeri en öndedir. Üretim seferberliği
Türkiye için olduğu kadar, kadınımız için de esas kurtarıcıdır. Türkiye’mizin kaderiyle
kadınımızın kaderi bütün tarih boyunca ortaktı, bugün de öyledir. Kadına yönelik sadece
şiddet değil; çaresizlik, eşitsizlik, güvensizlik, verimsizlik, itibarsızlık, ayrımcılık, sömürü,
taciz, vd. sorunlar, Türkiye’nin üretim seferberliği ikliminde ancak çözüme kavuşabilir.
Daha önce çeşitli vesilelerle dile getirdiğimiz, kadına yönelik şiddetle mücadelenin
temelini ve esasını oluşturan, kadının üretimdeki ve istihdamdaki yerini tartışmak için
düzenlediğimiz zirvelerde de ele aldığımız tedbirlere tekrar dikkat çekiyoruz.
1980’lerden itibaren daraltılan kamusal üretim ve istihdam yerine serbest piyasa
ekonomisi adıyla uyumlandığımız küresel, kapitalist sistemi sorgulamalıyız. Sistemin
kadına biçtiği eve hapsolma, evlenmek ve çocuk doğurup bakmak dışındaki uğraşlara
layık görülmeme, üretim ilişkilerinin içine girmeme, tüketme, tüketim çılgınlığına özenme,
emeği, aklı, fikri, insanlığıyla değil, cinsiyetiyle ve meta olarak değer bulma rollerini
mahkûm etmeliyiz.
Tek amacın kâr artırmak olduğu, sosyal hakların ve kadının böyle bir amaç için yük
olarak kabul edildiği küresel, kapitalist (liberal) sistem yerine Cumhuriyetimizin, kurucu ve
dünya çapında en yüksek kalkınma hızlarını yakaladığı devletçilik, halkçılık, devrimcilik
ilkelerine dönmeye, bu dönüşe uygun rollere öncülük etmeliyiz.
Bu ilkelerin ışığında ve kadına yönelik şiddete karşı devletimizin kadını güçlendirmek
görevini öne çıkarıyoruz. Kadının iş yaşamında daha fazla yer almasını sağlayan,
yoksullaşmasını önleyen, eşitliği gözeten halkçı politikalar üretilmesini istiyoruz.
Yasalardaki eşitliğin bilinçlere de yerleştiği, kız çocuklarının erken evliliklerden korunduğu, çağdaş, bilimsel, kaliteli eğitim imkânlarından eşit oranda yararlandırıldığı,
kadınların meslek edinmelerinin sağlandığı, kadın istihdamına ve kadın girişimciliğine
yönelik teşviklerin artırıldığı, ücretsiz, kaliteli, yaygın ve sürekli kreş imkânlarının
sağlandığı, ücretlerde ayrımcılık yapılmasının önüne geçildiği yapısal tedbirlerin bir an
önce hayata geçirilmesini talep ediyoruz.
2021 yılından beri söyleyegeldiğimiz, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’mıza
resmen sunduğumuz raporlarda üzerinde önemle durduğumuz, “Derecesi ne olursa
olsun şiddet uygulayan kişilerin, öfke kontrolü ve davranış değişikliği yönünden
rehabilite olabilmeleri için psikososyal destek programlarına alınması zorunlu hale
getirilmelidir,” görüşümüzde ısrar ediyoruz.
Kadına şiddet de dahil olmak üzere, birçok sorunun sebebi kapitalist ve emperyalist
sistemin kendimizi avutalım, oyalanalım diye önümüze koyduğu, yer yer dayattığı sözde
çözümlerinden, devlete düşman, erkeğe düşman, topluma düşman, Cumhuriyete ve
devrimlerine düşman söylem ve eylemlerinden kendimizi ayırıyoruz. Sorunun sebebi olan
iradenin sorunu çözme niyet ve kabiliyetinden şüphelenmeye kamuoyunu davet
ediyoruz.
Kadına ve çocuklara yönelik uluslararası, emperyalist ve Siyonist şiddetin 10
dakikada bir çocuk öldürme vahşetine eriştiği Filistin’de, 70 yıldır adım adım yürüyen bir
işgale karşı direnme ve savaşma gücünü kaybetmeyen, sürekli yükselten kadın, erkek,
çoluk, çocuk Filistinlilere ve onların şahsında, zalimleri mahv ve nâbut edecek tüm
mazlum milletlere selam ve saygılarımızı gönderiyoruz.”