Körfeze kirli su girişi durdurulsun!
Balıkların ölüp kıyıya vurduğu İzmir Körfezi'nin temizlenmesi için Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Temel Bilimler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alper Doğan'dan öneri: Körfeze kirli su girişi dursun, sirkülasyon kanalı yapılsın.
İzmir kamuoyu bir haftadır Körfez'de ölen balıkları ve kokusunu tartışıyor. Yıllardır sadece söz üretenler, seçim meydanlarında vaatlerde bulunanlar, iş birliği için şimdi "Hemen harekete geçelim" demiyor veya diyemiyor.
Başkan Tugay, Körfez'in temizlenmesi için bakanlıkları da göreve çağırıyor. Tugay, "Burada hepimiz sorumluyuz. Biz 10 milyar liralık yatırıma hazırız, 20 milyarlık sirkülasyon kanalları projesini bakanlıklar yapsın" diyor.
Bakanlıklara çağrı yapmak öyle kolay bir iş değil. İzmir Körfezi’nde sorumluluğu olan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği, Tarım ve Orman, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlıkları var. Yani, üç bakanlık ve İzmir Büyükşehir Belediyesi bir olup, aldıkları kararlarla sorunu çözmeli. Peki bu kolay mı? Muhalefetteki İzmir Büyükşehir Belediyesi ile bu iş birliği zor görünüyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi muhalefette olmasaydı, bu işin çözüleceğine dair düşüncemiz farklı olabilirdi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday olduğu dönemde Binali Yıldırım ne diyordu? "Önceliğin önceliği çevre, çöp sorunu." Seçim kaybedilince, İzmirliler çöp dönüşüm alanı bir yana, mezar yeri bile bulamıyor.
SİYASET ARAYA GİRMESİN
Şimdi siyaset zamanı değil. Körfez’in kirliliği sadece İzmir’e değil, tüm Türkiye’ye ve turizme büyük zarar verir. Kordon İşadamları Derneği Başkanı, AK Partili Ömür Kabak, "Kruvaziyer ile gelen turistler kokudan gemilerden çıkmıyor, esnaf endişeli" diyor. Sayın Kabak, elinizi çabuk tutun. Ankara’da ulaşabildiğiniz her yere haber salın ve durumun vahametini anlatın lütfen. Yoksa, İzmir’i rotalarından çıkaran gemilerin ardından "Selam söyle o yare" şarkıları söyleriz.
Evet, İzmir Körfezi’nin temizliği siyasetin çok üstünde bir mesele. İzmir’deki sivil toplum örgütlerinin başkanları da iş birliği vurgusu yapıyor. Onlar da "İzmir Büyükşehir ile bakanlıklar el ele versin" diyor. Başkan Tugay, Körfez'in temizliği için bilim kurulu kuracaklarını sık sık tekrarlıyor. Biz de "İzmir Körfezi Nasıl Kurtulur" dizisine devam ediyoruz ve bugün de Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Temel Bilimler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alper Doğan’ın görüşlerini sayfalarımıza taşıyoruz.
Prof. Doğan’a sorularımızı peş peşe sıralıyoruz: Son günlerde Körfez’in durumunu sağır sultan bile duydu, gördü. Körfez’in ekosisteminde yaşananlar bağlamında İzmir Körfezi’nin mevcut durumu hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
İzmir Körfezi, denizin karaya doğru yaklaşık 80 km girinti yaptığı, iç körfeze doğru sığlaşan bir yapıya sahiptir. Özellikle iç körfez özelinde düşündüğümüzde, su sirkülasyonunun kısıtlı olması ve buna paralel olarak suların, sıcak mevsimlerde dış körfez bölgelerine göre daha fazla ısınması, hâlihazırda kirliliğin etkisinde olan iç körfez ekosistemini daha da kırılgan hale getirmektedir. Bu çerçevede, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren nüfus artışı ve sanayileşmeye paralel olarak yoğun biçimde kirletilmeye başlanan İzmir Körfezi, 1960’larda Akdeniz’in en kirli noktalarından biri haline gelmiştir. 2000 yılında Büyük Kanal Projesi’nin devreye sokulması ile Körfez ekosistemi çok ciddi bir düzelme sürecine girmiştir. Ancak ilerleyen yıllarda nüfusun giderek artması nedeniyle, ki şehir nüfusu son 25 yılda yaklaşık yüzde 50 arttı, mevcut altyapının yetersiz kalması yüzünden Körfez maalesef yeniden kirliliğin kıskacına girmiştir. Bu süreç, son yıllarda İzmirliler tarafından deniz suyunun rengindeki kahverengileşme ve yoğun koku şeklinde hissedilmeye başlamıştır. Yoğun yerleşime sahip Bostanlı-Mavişehir civarında, bahar ve yaz aylarında aşırı alg üremesi neticesinde, akıntı ve dalgalarla kıyı bölgelerinde yoğunlaşan alg kütlelerinin bozulması ile oksijensiz ortam şartları oluşmuş, takiben de ortaya çıkan gazların neden olduğu yoğun koku bölgede rahatsızlığa neden olmuştur. Söz konusu kötüye gidiş, Körfez’de yürüttüğümüz ekolojik izleme çalışmalarında da kendini göstermektedir. Geçen haftadan beri de maalesef gündemimizde olan iç Körfez balık ölümleri, kirliliğin iç Körfez ekosisteminde neden olduğu kırılganlığın çok çarpıcı bir örneği olarak karşımıza çıkmıştır.
KÖRFEZDE ACİLİN ACİLİ ÇÖZÜM
Körfezde kirlilikle ilgili olarak acilen yapılması gerekenler nelerdir?
•Bu durum ile ilgili olarak ivedilikle yapılması gereken konu, Körfez’e gerçekleştirilen kirli su deşarjlarının mutlak suretle önüne geçilmesidir. Arıtma tesislerinin, İzmir’in atık suyunun tamamını sıkıntısız ve kusursuz biçimde arıtacak kapasiteye sahip olmaları gerekmektedir. Bu başarıldıktan sonra, geçtiğimiz yıllarda gündemde olan ancak daha önceki yönetim döneminde iptal edildiği yönünde duyumlar aldığımız "Sirkülasyon Kanalı Projesi"nin hayata geçirilmesi de Körfez’deki iyileşmeye önemli katkı sağlayacaktır.
Arıtma kapasitesi artırılır, Sirkülasyon Kanalı Projesi hayata geçirilirse Körfez kurtulur diyebilir miyiz?
Elbette, bunun çarpıcı örneğini 2000 yılında Büyük Kanal Projesi devreye girdikten sonra yaşamıştık. Bu dönemde deniz suyu belirgin biçimde berraklaşmaya başlamış, yürüttüğümüz bilimsel çalışmalarda da iç Körfez’deki tür çeşitliliğinin şaşırtıcı biçimde arttığına şahit olmuştuk. Az önce ifade ettiğim gibi, kirli su deşarjlarının önüne geçilip sirkülasyonu artırıcı tedbirler alındığı takdirde Körfez hızlı biçimde düzelme sürecine girecektir. Körfez’de yoğun gemi trafiğine neden olan Alsancak Limanı ile bulunduğu bölgede azımsanmayacak ekolojik etkilere neden olduğu yapılan çalışmalarda belirlenen Karşıyaka’daki tersanenin taşınması da Körfez’deki muhtemel iyileşme sürecine katkı sunacak diğer etmenler olarak göz önünde bulundurulmalıdır.
Körfez ne zaman yüzülecek hale gelebilir?
Bu konuda net bir şey söylemek mümkün olmamakla birlikte, başta kirli su deşarjlarının tamamının önüne geçecek şekilde Körfez’deki iyiye gidişin önünü açacak bütün önlemler hayata geçirilse bile onlarca yıl Körfez’e yapılan evsel ve endüstriyel deşarjlar nedeniyle oluşan birikimler yüzünden Körfez’de yüzülecek şartların oluşmasının 3-5 yılda mümkün olacağını düşünmenin gerçeklikten uzak bir yaklaşım olacağı kanısındayım. Diğer taraftan, yakın gelecekte iç Körfez bölgesinde yüzülecek şartların oluşması çok mümkün görünmüyorsa da kötü kokmayan mavi bir Körfez’in, İzmirlilerin denizle daha barışık olmalarının ve kendilerini daha mutlu hissetmelerinin önünü açacağını ifade etmenin yerinde olacağını düşünüyorum. (Yeni İzmir Gazetesi - İbrahim Irmak)